Nüfus Artışının Gelecek Üzerindeki Etkisi Nasıl Olacak? 2100 projeksiyonu

Nüfus Artışının Gelecek Üzerindeki Etkisi

Dünya Nüfusu
Dünya Nüfusu

Nüfus Artışının Gelecek Üzerindeki Etkisi, uzun zamandır aklıma takılan bir konu. Bu konu üzerinde epeydir okumalar yaptım ve işte sonuç:

Her şeyden önce belirtmeliyim ki; ben bir biyolog değilim… Sadece konuya kendi çapında kafa yoran sıradan bir insanım. Ancak bahsettiğim gibi, Nüfus Artışının Gelecek Üzerindeki Etkisi hakkında yaptığım araştırma ve okumalar beni dehşete düşürmedi desem yalan söylemiş olurum. Bunun yanında, naçizane sunduğum çözüm önerilerinde “dünya benzeri gezegenlere” göç gibi konular da yok. Mevcut konjonktüre göre değerlendirme yaptım.

O halde detaylara geçelim mi?

Nüfus Artışına Genel Bir Bakış

1800’ lü yılların başında 1 miyar olduğu tahmin edilen dünya nüfusu an itibari ile yaklaşık 8 milyardır.

Dünya Yıllara Göre Nüfus Artışı
Dünya Yıllara Göre Nüfus Artışı

Şayet bu nüfus artışı devam ederse, 2030 yılında 9 buçuk milyar, 2050 yılında 13 buçuk milyar ve 2100 yılında ise 16 milyar (önlem alınmazsa) olabilir:

Dünya Nüfusu Gelecek Tahminleri
Dünya Nüfusu Gelecek Tahminleri

1927 sayımında yaklaşık 13 milyon olan nüfusun günümüzde 85 milyona ulaştığı görülmektedir.

Türkiye Yıllara Göre Nüfus Artışı
Türkiye Yıllara Göre Nüfus Artışı

Şayet, bu nüfus artış hızı devam eder ve önlem alınmazsa, 2030 yılında 88 milyon, 2050 yılında 94 milyon ve 2100 yılında ise 105 milyon olması kaçınılmazdır.

Türkiye Nüfusu Gelecek Tahminleri
Türkiye Nüfusu Gelecek Tahminleri

Nüfus Artışının Kaynaklar Üzerindeki Etkisi

Nüfus Artışı
Nüfus Artışı

Nüfus Artışının Gelecek Üzerindeki Etkisi dediğimizde, belki de en önemli etki şudur. Nüfus arttıkça, kaynaklara olan talep ve kaynak tüketiminin artması kaçınılmaz. En küçük toplum birimi aileyi alalım: tek çocuklu bir ailenin kaynak tüketimi ile, 8-10 çocuklu bir ailenin kaynak tüketimi bir mi?

Hayır, burada para dan bahsetmiyorum. Bahsettiğim konu çok daha basit: Maslow’ un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki en alt basamak, yani yaşamsal ihtiyaçlardan bahsediyorum. Yani hava, su, yiyecek vb.

Yani gezegenimizin su, yiyecek vb. gibi kaynakları sınırlı. Birçok bilim insanına göre Dünya en fazla 9-10 milyar insanı yüklenebilecek kapasitededir.

Maslow' un İhtiyaclar Hiyerarşisi
Maslow’ un İhtiyaclar Hiyerarşisi

Harvard Üniversitesi’ nden sosyobiyolog Edward O. WilsonYaşamın Geleceği” adlı kitabında: “Biyosferin sınırları sabittir, değişmez.” diyor. Yine aynı kitabında; “Herkes vejetaryen olmayı kabul etse ve besi hayvanlarına hiç denecek kadar az yiyecek ayrılsa bile mevcut 1,4 milyar hektarlık ekilebilir arazi ancak 10 milyar insanı destekleyebilir.”

Mevcut şartlara göre, yiyecek açısından bakıldığında 10 milyar insan, nüfusun üst sınırıdır.

18. yüzyıl sonu filozoflarından Thomas Malthus; “Nüfusun gücü, Dünya’nın insana ekmek sağlama gücüne öyle üstündür ki er ya da geç insan ırkı erken ölümlerle yüzleşecektir” demiş.

Nüfus Artışının Getirdiği Zorluklar

Nüfus artışının bir diğer zorlu yönü de beraberinde getirdiği kaynak sıkıntısıdır. Daha fazla insanla birlikte gıda, su ve enerji de dahil olmak üzere daha fazla kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır. Dünya üzerinde halihazırda 7 milyardan fazla insanın yaşadığı tahmin ediliyor ve bu sayının artmaya devam etmesi bekleniyor.

Bu hızlı büyüme, gezegenin kaldıramayacağı bir kaynak talebine neden olmuştur. Örneğin, son raporlara göre, dünyadaki kara alanının üçte birinden fazlası gıda üretimi için kullanılıyor. Nüfus artışı nedeniyle bu sayı daha da artabilir ve biyolojik çeşitliliği sürdüren yaban hayatı türleri ve diğer yaban hayatı habitatları için daha az arazi kalabilir- bu olmadan tüm ekosistemler tehlikeye girebilir.

Yetersiz doğal kaynaklar dünyanın bazı bölgelerinde kalkınma hızının yavaşlamasına yol açabilir; bu da daha az eğitim fırsatı, ekonomik fırsat ve sağlık hizmetlerine erişim anlamına gelir. Bu durum, gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasında giderek artan bir uçuruma yol açmıştır ve nüfus artmaya devam ettikçe bu uçurum daha da büyümektedir.

Dahası, bu kaynak kıtlığı yoksulluk ya da uluslar arasında kaynaklar üzerinde çatışma gibi ekonomik ve sosyal sorunlara da yol açabilmektedir. Sonuç olarak, nüfus artışı küresel kaynaklar üzerindeki baskının artmasına yol açarak daha fazla sosyo-ekonomik çekişmeye zemin hazırlamaktadır.

Aşırı Nüfus Sorununa Yönelik Çözümler

Çözüm
Çözüm

Nüfus artışı sorunu söz konusu olduğunda, çözüm bulmamız gerekiyor. Gelecekteki dünyamızın torunlarımıza güzel bir miras olmasını istiyorsak küresel manada bir şeyler yapılması, şimdiden harekete geçilmesi gerekiyor.

·       Doğurganlık oranlarında azalma

Nüfus artışını azaltmanın bir yolu doğurganlık oranlarını düşürmektir. Hükümetler bunu doğum kontrolü, aile planlaması ve üreme sağlığı eğitimine erişim ve destek sağlayarak yapabilir. Doğru bilgi ile insanlar kendi üreme tercihleri hakkında bilinçli kararlar verebilirler.

Yani; dünyadaki ölüm oranları ile doğum oranları arasındaki dengenin sağlanması gerekiyor. Uzmanlara göre bu durumun çözümü; dünyadaki kadın nüfusunun doğurganlık oranının 2 civarında sabitlenmesi. Ancak bu durumda dünya nüfusunun sabitleneceği görüşü hâkim. Ancak planlama yapılırken, dünya genelinde ortalama yaşam süresinin 1950’de 48 iken, bu rakamın bugün 69 olması da göz önünde bulundurulması lazım. Yani, ölümsüzlük güzel bir ütopya olabilir lakin sadece ütopya. 😊

Tabi yukarıda yazdıklarım, uzmanı olmadığım bir konuda insani olarak düşüncelerim. Umarım buna “üst akıl” çok daha radikal çözümler düşünmez! (Yoksa..? Pandemi..? Spreyleme..? -neyse, komplo teorilerini bir tarafa bırakalım)

·       Gençler için iş fırsatları yaratılması

Nüfus artışıyla ilgili temel kaygılardan biri de bunun işsizlik üzerindeki etkisidir. Çok az iş için çok fazla insanın rekabet etmesi işsizliğin artmasına neden olabilir ve bu da ekonomiyi ve yaşam standartlarını etkiler. (Yapay zekanın işsizliği artıracağı konusuna girmiyorum. Bu konu başka bir makalenin konusu olsun ancak siz ileride Avukatlık mesleğinin, bankacılığın ve hatta doktorluğun bazı branşlarının insanlar tarafından yapılacağını mı düşünüyorsunuz?)

Gençler için iş fırsatları yaratmak, doğurganlık oranlarının düşürülmesine yardımcı olabilecek önemli bir tedbirdir. Bu, onlara çocuk sahibi olmanın ötesinde ek yaşam seçenekleri sunmanın yanı sıra yerel ekonomilerine ve toplumlarına olumlu katkıda bulunma fırsatı verir.

Peki nasıl stratejiler geliştirilebilir?

  • Vergi Stopajı

İstihdam edilen çalışanlardan kesilen vergi, işini kaybeden veya ekstra desteğe ihtiyaç duyan kişilere yardım etmek için kullanılabilir. Bu para aynı zamanda daha fazla iş yaratılmasına yardımcı olan programları finanse etmek veya işsiz kalanlara eğitim veya beceri eğitimi fırsatları sağlamak için de kullanılabilir.

  • İşgücüne Yatırım

Gelecekte nüfus artışının dengesi, işgücüne yapılan yatırım düzeyine bağlı olacaktır. Artan yatırımlar daha fazla istihdam yaratacak ve işsizlik oranlarının düşmesine yardımcı olacaktır. Hükümet, işletmeleri yatırım yapmaya ve daha fazla kişiyi işe almaya teşvik etmek için vergi fonlarını ve diğer sübvansiyonları kullanabilir, böylece gelecekteki işsizlik seviyelerini azaltmaya yardımcı olabilir.

  • Ekonomik kalkınmayı teşvik etmek

Gelişmekte olan ülkelerde ekonomik kalkınmanın teşvik edilmesi nüfus artışının azaltılmasına da yardımcı olur. Daha gelişmiş bir ekonomi, eğitim, daha iyi sağlık hizmetleri ve gelişmiş altyapı için daha fazla fırsat yaratarak istihdam, beslenme ve sanitasyon gibi alanlarda iyileşmeye zemin hazırlar- yoksulluğu azaltır ve nihayetinde hem yakın hem de uzun vadede küresel nüfus artış oranını değiştirir.

  • Sosyal Güvenlik Kurumlarının Geliştirilmesi ve Desteklenmesi

Gelecekte daha fazla insanın Sosyal Güvenlik Kurumlarına ihtiyacı olacağı ve hastalık, işsizlik gibi ödeneklere talebi artıracağı bir gerçektir. O halde şimdiden yasal düzenlemeler ve sürdürülebilir bir sistem inşa edilmelidir.

Nüfus Artışının Potansiyel Ekonomik Etkileri

Evet, yukarıda bahsettiğim konular bir çözüm olabilir mi bilmiyorum. Lakin; gelin, mevcut veriler ışığında geleceği tahmin etmeye çalışalım.

BM’ nin 1999 raporuna göre:

1960’ da en zengin ülkelerin nüfuslarının %5’i ile en fakir ülkelerin nüfuslarının %5’i arasındaki gelir farkı 30’a 1, 1990’da 60’a 1 ve 1995’ de 74’e 1.

Zengin insanların daha çok tükettiği ve dolayısıyla bu gelir farkının çok daha karamsar sonuçları olduğu bir gerçek. Yani sürdürülebilir değil. Bu nedenle, tüm fakir halkların rüyası, gelişmiş ülkelere göç değil mi?

Ancak bu rüya gerçekleşse bile, sürdürülebilir olmayacağı da bir gerçek. Belirli bir bölgede aşırı nüfus artışı meydana geldiğinde, mevcut kaynaklarda bir azalma olacağını görebiliriz. Bu durum gıda veya enerji gibi emtia fiyatlarının yükselmesine neden olabilir ve bu da tüm ekonomi üzerinde dalgalanma etkisi yaratabilir. Ayrıca, sağlık ve ekonomik eşitsizlikler siyasi huzursuzluğa yol açabilir ve hatta uzun vadeli sonuçları olabilecek sosyal ve kültürel değişikliklere ve asla ummam ama savaşlara neden olabilir.

Bunun yanında, dikkatli bir planlama ve yönetimle nüfus artışı fırsat ve ekonomik kalkınma anlamına da gelebilir. Eğitim ve öğretim programlarına yatırım yaparak, nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak altyapıyı inşa ederek ve olumlu çevresel ayak izleri olan sektörlere yatırımı teşvik ederek toplumlar, nüfus artışından faydalanırken potansiyel tehlikelerini de azaltan sürdürülebilir ekonomiler inşa edebilirler.

Sonuç

Sonuç

Sonuç olarak, nüfus artışının geleceğimiz üzerinde kuşkusuz büyük bir etkisi vardır. Daha büyük bir nüfus, yetersiz kaynak ve daha yavaş kalkınma oranlarını beraberinde getirmektedir. Bu durum, gelişmekte olan ülkelerde ekonomik ve sosyal sorunların artmasına ve göçün hızlanmasına yol açabilir.

Nüfus artışı hafife alınmaması veya göz ardı edilmemesi gereken bir konudur. Ve ayrıca doğanın dengeleri de oynanmamalıdır. Dünya için sürdürülebilir bir gelecek sağlamak için daha az çocuk sahibi olmak, eğitimin önemini ve kadınların güçlendirilmesini teşvik etmek ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmeye yardımcı olacak minimalizm felsefesini benimsemek gibi girişimlerde bulunmak önemlidir.

Öte yandan, nüfus artışı dünyanın diğer bölgelerinde ekonomik ve sosyal büyüme için bir fırsat sunmaktadır.

Geleceğin anahtarı, aşırı nüfus ile kaynakların yeterliliği arasında doğru dengeyi bulmamızdır. Nüfus artışının dünya üzerindeki etkisini değerlendirmeye devam etmeli ve buna karşılık nüfus artışının getirebileceği zorluklarla mücadele etmeliyiz. Nüfus artışının bize sağlayabileceği çeşitli fırsatların da farkında olmalıyız. Doğru tedbirler ve planlarla gelecek nesiller için sürdürülebilir bir gelecek sağlayabiliriz.

Saygılarımla

Erol SALCAN imza görseli

0 0 oy
İçerik Kalitesi
  • Okumuş olduğunuz içeriği beğendiyseniz ve faydalı bulduysanız,aşağıdaki paylaşım kanallarında paylaşabilirsiniz.
  • İçeriği ve içerik kalitesini beğendiyseniz, sağ altta yer alan butona bir “like” bırakabilirsiniz.
  • Ayrıca yorumlarınızla katkı sağlarsanız minnettar olurum.
Facebook
X
LinkedIn
[wp_ulike]
guest

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

0 Yorum
En eski
En yeni En Çok Oylanan
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
0
Düşüncelerinizi öğrenmek isterim, lütfen yorum yapın.x